Allah’ı Anmak: Kalbin En Büyük Gücü
Hayat dediğimiz şey, çoğu zaman bir koşuşturmanın içinde kaybolmak gibidir. Sabah başlar, akşam biter. Arada telaşlar, haberler, faturalar, planlar, iptaller... Derken gün biter, biz de bitmiş hissederiz. Peki bu yorgunluk sadece bedensel mi? Elbette hayır. En çok yorulan aslında kalbimizdir. Sessizce çırpınır, görünmeyen bir yara gibi içten içe kanar. Modern çağın karmaşasında, insanın en çok ihtiyaç duyduğu şey huzur. Huzur arayışı kimi zaman bir kitapta, kimi zaman bir seyahatte, kimi zaman bir terapide aranıyor. Fakat kalbin gerçek huzuru, dış dünyadan çok daha ötede, insanın iç âleminde gizli. İşte tam da bu noktada bir hatırlayış gerekir: Allah’ı. Kalbin o derin sızılarına iyi gelen, ruhu toparlayan, insanı insan yapan o yüce hatırlayış. Ve o iç âlemin en güçlü ilacı, Allah’ı anmaktır.
Maalesef günümüz insanı her şeyi hatırlar, ama Rabbini unutur hâle geldi. Oysa Allah’ı anmak, yalnızca ibadet değil; aynı zamanda bir sığınaktır. Yorgun bir kalbin, dertli bir ruhun ilacıdır. Birçok psikolojik rahatsızlığın temelinde manevi bir boşluk vardır. Ve o boşluk, ne alışverişle ne başarıyla ne de sosyal medya beğenileriyle dolmaz. Kalbin gerçek tatmini, ancak Allah’la kurulan bağla mümkündür.
Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur: “Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d Suresi, 28. Ayet). Bu ayet, kalbin en büyük gücünün ne olduğunu açıkça ortaya koyar: Zikir. Yani Allah’ı sürekli hatırlamak, O’nun varlığını ve kudretini unutmadan yaşamak.
Peki zikir nedir? Zikir sadece “Subhanallah, Elhamdülillah, Allahu Ekber” demek midir? Elbette ki hayır. Zikir bir yaşam biçimidir. Her sabah gözümüzü açarken “Elhamdülillah” diyerek yeni bir güne başlamaktır. Bir nimeti gördüğümüzde “Maşallah”, bir zorlukla karşılaştığımızda “İnna lillah” demektir. Kısacası, her hâlükârda Allah’ı hatırlamak, zikretmektir.
Peki, zikir kalbe ne kazandırır? Öncelikle bir duruş, bir direniş kazandırır. Zikir eden kalp, hayatın fırtınalarına karşı daha dirençlidir. Çünkü bilir ki her şey Allah’ın kudreti dâhilindedir. Dertler, sıkıntılar, belalar gelip geçicidir. Kalbinde Allah’ı taşıyan bir insan, en karanlık anlarda bile sükûnetini korur. Çünkü o bilir ki Rabbi onu görmektedir, duymaktadır ve asla terk etmemektedir.
Bugün birçok insan kaygı bozukluğu, depresyon, yalnızlık gibi ruhsal problemlerle baş etmeye çalışıyor. Psikoloji elbette bu alanlarda önemli katkılar sunuyor. Ancak ruhun gıdası sadece bilgiyle değil, imanla da beslenir. Zikir, ruhun oksijenidir. Allah’ı anmak, insanın sadece dini bir sorumluluğu değil, aynı zamanda psikolojik bir ihtiyacıdır.
Zikrin sadece bireysel değil, toplumsal yansımaları da vardır. Allah’ı anan bir toplum, kibirden uzak, şefkatli ve merhametli bir topluma dönüşür. Çünkü zikir, insanı arındırır. Egoyu törpüler. Kul olduğunu hatırlayan biri, başkasını küçümseyemez, zulmedemez.
Zikri günlük hayatımıza nasıl katabiliriz? Her şeyden önce bir niyetle başlamak gerekir. Sabah kalkınca, işe giderken, yolda yürürken, yemek yaparken, hatta birileriyle konuşurken bile içten bir “Allah’ım” demek mümkündür. Bunun için özel bir ortam ya da zaman gerekmez. Her an, her yerde Allah’ı anmak mümkündür. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav), “Dilini Allah’ın zikrinden ıslak tut” buyurmuştur. Bu, sürekli bir farkındalık halidir.
Unutmayalım ki Allah’ı anmak sadece dille olmaz. Kalple olur, davranışla olur. Birine yardım ederken, bir haksızlığa karşı çıkarken, bir çocuğun başını okşarken bile Allah’ı anabiliriz. Çünkü niyetimizde Allah varsa, o fiil zikirdir.
Sonuç olarak; kalbin gerçek gücü, makamda, parada, statüde değil; Allah’ı unutmamaktadır. Herkesin içinden geçtiği fırtınalar vardır. Ama kim Allah’a sığınırsa, O ona bir çıkış yolu verir. Zikir, sadece bir ibadet değil, bir yaşam rehberidir. Kalbimizi besleyen, bizi diri tutan, ruhumuzu güçlendiren en büyük kuvvettir. Ve bu kudret, her an elimizin altındadır. Allah’ı unutmamaktır. Onu unutan, kendini unutur. Ama her an Allah’ı anan, her durumda yolunu bulur. Unutma: Kalbin güçlü mü olsun istiyorsun? Öyleyse hatırla... Allah’ı hatırla. Çünkü O, seni asla unutmuyor.
Vesselam...
Ayşe Aktaş
0 Yorumlar