Ebabil Kuşları Misali
İsrail’in ormanları yanıyor… Alevler göğe yükseliyor, teknoloji çaresiz, itfaiyeler yetersiz… Ve dünya, bu yangına “doğal afet” diyor.
Sular yetmiyor, uçaklar aciz kalıyor.
Bu yangını söndüremiyorlar çünkü bu yalnızca fiziksel bir ateş değil.
Zulümle abad olunmaz, denir ya... Mazlumun gözyaşı toprağa düşer, ama orada kalmaz. O damla, dua olur; bir ses olur; Ve o ses bir gün ebabil kuşları misali gökten iner, hesap sorar. Zalimlerin yükselişi kadar, düşüşlerini de sabırla kaydeder. Bugün, bir halk yok edilmeye çalışılıyor. Çocuklar, bombaların hedefinde… Hastaneler yerle bir, ekmek kuyruğunda can veren bedenler…
Ekranlarda izlediğimiz o dumanlar, o sirenler, o feryatlar sadece bombaların sesi değil; zulmün acının, insanlığın öldüğünün ispatıdır. Ama unutulan bir şey var: Allah’ın adaleti. Dökülen kanı, yakılan evi, susturulan çığlığı unutmayan bir adalet vardır. Ve o adalet, bir yangın gibi iner zalimin üzerine. İsrail bugün söndürülemeyen yangınlar ile uğraşıyor. Ve aklımıza gelen ilk şey: Ebabil kuşları.
Kur’an-I Kerim’de Fil Suresi’nde anlatılan olay, sadece bir mucize değil; zulümle gelen bir gücün nasıl yerle bir olduğunu anlatan ibretlik bir hikâyedir. Ebrehe ordusu, Kâbe’ye yönelmişti. Ama Allah, küçücük Ebabil kuşlarını gönderdi. Her biri, gagasındaki taşla koskoca filler ordusunu yere serdi. Çünkü zulüm, eninde sonunda sahibine döner. Tıpkı Ebabil kuşlarının attığı taşlar gibi.
Bana göre Gazze bugün adeta modern bir Mekke’dir. Abluka altında, kuşatılmış, susturulmaya çalışılan ama teslim olmayan bir halk yaşıyor orada. Her gün kayıplar veriyorlar, evleri yıkılıyor, çocukları ölüyor. Ama direnişleri, imanla yoğrulmuş bir sabrın örneği. Herkes konuşmayı bıraktığında, Gazze dua etmeye ve direnmeye devam ediyor.
İsrail ise o devasa orduyu temsil ediyor: tanklar, uçaklar, destekçiler… Ama unuttukları şey şu: Ebrehe’nin ordusu da çok güçlüydü. Fakat Allah’ın adaleti, planı onların planının üzerindeydi. Bugün İsrail’ de yaşanan yangın Ebabil taşlarıdır diyebiliriz. Neden mi? Çok net aslında. Tüm Müslüman aleminin Gazze zulmünde yalnız bırakması, Allah’u Teala’ da yardım eli uzatmayanlara karşı cevabıdır diyebiliriz.
Çünkü her gece Gazze’de yükselen eller, sadece yardım istemiyor; aynı zamanda dünyaya şunu haykırıyor: “Siz unutsanız da Allah unutmaz!”
İsrail yanıyor… Ama bu yangın sadece Gazze’nin atılan füzelerine karşılık değildir. Bu yangın, adaletsizliğin, kibirin, kutsalı hiçe saymanın sonucudur. Ebabil kuşları misali, adaletin taşları bir bir düşüyor başlarına. Çünkü Allah vadinden dönmez: “Zulmedenler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini göreceklerdir.” (Şuara, 227)
İsrail, ateşle oynarken; o yangından bir kıvılcım kendi sarayına sıçradı. Çünkü Allah’ın adaleti bazen geç gelir ama mutlaka gelir.
Kimi zaman bir taşla, kimi zaman görünmeyen bir rüzgarla… Kimi zamanda yangınla.
Biz inanırız ki: Mazlumun duası, zalimin surlarını yıkar. Ve biz inanırız ki: Bir gün, Allah’ın ebabilleri yine yeryüzüne iner. Ama işte şimdi başka bir yangın başladı. Belki de bu, duaların ateşe dönüştüğü bir isyandır. Belki de bu, mazlumun yeryüzüne bıraktığı bir işarettir.
Ey zalime arka çıkan dünya,
Bir gün herkes yaptığının hesabını verir. Bugün mazlum susuyorsa, yarın dua olur, adalet olur, Ebabil kuşları misali iner başına.
Ve biz inanıyoruz: Her zalimin yangını bir gün kendi evini sarar. Her mazlumun gözyaşı bir gün rahmete döner. ‘Gazze’nin karanlığına bakanlar, İsrail’in alevlerine de iyi baksınlar.’
Belki o ateş, adaletin ilk kıvılcımıdır.
Vesselam...
Ayşe Aktaş
0 Yorumlar