Kudüs: Coğrafi Değil, İmani Bir Meseledir
Bazı şehirler vardır ki, taşları konuşur, rüzgârı dua taşır, toprağı şehadet kokar. Kudüs, işte o şehirlerden biridir.
Bu kadim şehir, sadece bir kara parçası değil; imanla yoğrulmuş bir mukaddes emanet, yeryüzünde semanın yankısıdır. Kudüs'ü haritadan öğrenmek mümkündür ama onu anlamak için kalbe bakmak gerekir. Çünkü Kudüs, coğrafi değil, imani bir meseledir.
Kudüs, yeryüzünde üç semavi dinin kesiştiği noktadır ama bir yönüyle de bütün insanlığın vicdan sınavıdır.
Hz. Davud'un duası, Hz. Süleyman'ın adaleti, Hz. İsa'nın merhameti, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) miracı bu şehirde birleşmiştir. Kudüs, semaya açılan kapıdır.
Mescid-i Aksa, bu ümmetin ilk kıblesidir; yani yönünü bulduğu, yüzünü secdeye çevirdiği ilk yerdir. Bu yüzden Kudüs'e saldırmak, sadece bir toprağa değil, bir inanca saldırmaktır.
Bugün birçok güç, Kudüs'ü haritalarda bölmeye, zihinlerde unutturmaya, kalplerden silmeye çalışıyor. Oysa Kudüs'ü savunmak sadece Filistinlilerin değil, her müminin boynundaki bir borçtur. Çünkü Kudüs, ümmetin ortak mirasıdır; hiçbir milletin tekelinde değildir.
Ona sırt çevirmek, kendi kimliğimize sırt çevirmektir.
Kudüs, tanklarla kuşatılabilir ama dualarla korunur.
Mescid-i Aksa'nın kubbesine yönelen her dua, zalimlerin duvarlarından daha güçlüdür. Çünkü iman, hiçbir barikat tanımaz.
Kudüs'ün gerçek muhafızı, orada nöbet tutan asker değil; buradan kalbiyle dua eden mümindir.
Kudüs, bir coğrafya değildir çünkü coğrafyalar işgal edilir ama iman asla işgal edilemez.
Kudüs, gönüllerdeki teslimiyetin, ümmet olmanın ve kardeşliğin sembolüdür. Bugün Kudüs'e sahip çıkmak, sadece bir siyasi duruş değil, bir iman dirilişidir.
Zulüm, sadece kurşunla değil; sessizlikle de işler.
Bir çocuk Kudüs sokaklarında taş atarken, biz burada sessiz kalırsak o taş bizim vicdanımıza da isabet eder.
Bir anne orada evladını toprağa verirken, biz burada başımızı öne eğersek, o acı bize de dokunur.
Çünkü Kudüs'ün davası, "benim meselem değil" diyen bir kalpte eksiktir.
Bir mümin, dünyanın neresinde olursa olsun, Kudüs'ü unuttuğu gün kendi kıblesini kaybetmiş olur.
Kudüs, dirilişin adıdır.
Her zulüm döneminde yeniden filiz veren, her işgale rağmen göğe açılan bir direniş çiçeğidir.
Ona uzanan her el, aslında imanla yazılmış bir tarihe dokunur.
Kudüs'ü kaybetmek sadece bir toprağı değil, bir kimliği, bir mirası, bir ümmet bilincini kaybetmektir.
Ama Kudüs'e yeniden sahip çıkmak; kalplerin yeniden dirilmesi, kardeşliğin yeniden anlam bulmasıdır.
Bugün Kudüs'ün kurtuluşu için dua etmek, sadece bir dilek değildir; bir sorumluluktur. Çünkü Kudüs'ü özgürleştirecek olan silah değil, inançtır.
Mescid-i Aksa'ya özgürlüğü getirecek olan siyaset değil, ümmetin uyanışıdır.
Kudüs, sadece Filistin'in meselesi değildir; iman eden her kalbin ortak derdidir.
Bir gün Kudüs özgür olduğunda, sadece taşlar değil, gökyüzü de secdeye kapanacaktır.
O gün geldiğinde insanlık yeniden onuruna kavuşacaktır.
O zamana dek, kalemimiz Kudüs için yazmalı, dilimiz Kudüs için dua etmeli, kalbimiz Kudüs için atmalıdır.
Çünkü Kudüs, coğrafi değil, imani bir meseledir.
Selam ve Dua İle
Zübeyt BOZKURT
0 Yorumlar