Sessiz Çığlıklar: Bahar Aksu ve Bitmeyen Kadın Cinayetleri
“Yine bir kadın öldürüldü. Adı Bahar Aksu.”
Sosyal medyada “kıskançlık cinayeti”, “ailesiyle sorunlar yaşıyordu”, “eski eşi ya da sevgilisi tarafından” gibi tanıdık başlıklarla düştü maalesef.
Ünlü bir gazetede ise “ en can acıtıcı başlık, direndiği için katledildi”
Medya alıştığımız diliyle haberi servis etti; kamuoyu birkaç gün konuşacak sonra sessizlik. Oysa sorun hâlâ burada. Değişen bir şey yok. Çünkü biz değiştirmemeyi seçiyoruz. Her kadın cinayetinde aynı döngüyü yaşıyoruz. Fail neredeyse her zaman tanıdık biri: eş, sevgili, baba, abi… Cinayetin bahanesi genelde benzer: “namus”, “kıskançlık”, “tartışma”. Toplum bu cinayetleri hâlâ “kişisel mesele”, “aile içi sorun” olarak görmeye devam ediyor.
Malese medya ifadeleri de “Aşk faciası” diye başlık atanların, cinayetlere romantik hikâyeler yakıştıranların kadın cinayetlerinde hiç mi payı yok? Suçlu sadece elinde bıçak olan adam değil; onu yetiştiren aileden, susturulan kadından, duyarsız basına kadar olan bir sistemdir.
Ve biz, bu sistemin sessiz tanıklarıyız. “Kadına şiddete hayır” pankartını bir gün taşıyıp ertesi gün magazin sayfalarında kadınların ne giydiğini tartışan bir nesil haline geldik.
Evet bugünde Bahar Aksu katledildi. Tıpkı diğerleri gibi. Ve eğer bu düzen böyle sürerse, yarın başka bir Bahar’I daha toprağa vereceğiz. Soruyorum: Kaç Bahar daha gerek? Ne zaman gerçekten öfkeleneceğiz? Ne zaman yalnızca kadınlar değil, erkekler de “yeter artık” diyecek?
Yasal boşluklar neden hâlâ doldurulmadı? 6284 sayılı yasa neden sistematik olarak uygulanmıyor? Koruma kararı neden kâğıt üzerinde kalıyor? Gazetelerin üçüncü sayfalarında bir kadının adıyla uyanıyoruz: Hayati elinden alinan Bahar Aksu. Genç, umut dolu bir kadın. Hayalleri vardı. Ama artık sadece bir istatistik. Yine bir “kadın cinayeti” haberi. Yine bir “tartışma sonucu” ifadesi. Yine bir “tutuklandı” cümlesi. Belki de gerçekten sert önlemler caydırıcı cezalar olması gerekiyor artık.
İşte bu yüzden artık toplum olarak anlamalıyız. Bu mesele yalnızca kadınların değil, bu toplumda nefes alan herkesin sorunudur. Artık “bir kişi daha eksilmesin” demek yetmez. Bu çürümüş düzene karşı topyekûn bir yüzleşme gerekir.
Her kadın cinayeti; bir annenin, bir kardeşin, bir arkadaşın içindeki onarılmaz bir boşluk demek. Sadece Bahar değil… Emine, Pınar, Özgecan, Şule, Rabia… Bu isimleri unutmamalıyız. Çünkü unuttukça yenileri ekleniyor listeye. Her biri, bu toplumun ihmaliyle, suskunluğuyla, sistemin eksikliğiyle aramızdan koparıldı.
Toplum olarak artık bu vahşete karşı körleşmeyi bırakmalıyız. Kadınlar sadece yaşamak istiyor. En temel hakları olan yaşam hakkı için mücadele veriyorlar. Sessiz kalmak, bu suça ortak olmak demektir.
Kadın cinayetlerini önlemek, sadece kanunlarla değil; eğitimle, toplumsal bilinçle, medyanın diliyle ve erkek egemen zihniyetle yüzleşmekle mümkündür. Bahar Aksu’nun adını sadece bir trajedinin parçası olarak değil, bir değişimin sembolü olarak görmeyi isterdik.
Bugün susarsak, yarın bir başka Bahar’ı daha kaybederiz. Artık “bir kişi daha eksilmemek” için değil, hiç eksilmemek için mücadele etme zamanı.
Vesselam…
Ayşe Aktaş
1 Yorumlar
güzel bi yazı olmuş basarılar👏🏽👏🏽👏🏽
YanıtlaSil