Flash

6/recent/ticker-posts

Ortadoğu’yu Bölme İhtirası: Yeni Haritalar, Eski Tuzaklar

 


Ortadoğu’yu Bölme İhtirası: Yeni Haritalar, Eski Tuzaklar

 

Ortadoğu, yeryüzünün en kadim coğrafyalarından biri. Peygamberlerin yürüdüğü, vahyin indiği, medeniyetlerin doğduğu topraklar. Ancak ne zaman Müslümanlar bu mirası hakkıyla taşıyamaz hale gelse, emperyalistlerin iştahı kabarıyor. Bugün olan da tam budur: Ortadoğu yeniden masaya yatırılmış, yeni haritalar çizilmiş, eski tuzaklar yeniden devreye sokulmuştur. Mezhep fitnesiyle kardeş kardeşe kırdırılıyor. Etnik ayrılıklarla halklar birbirine düşürülüyor. Ve ne acıdır ki; biz hâlâ susuyor, seyrediyoruz!


İngilizler’in meşhur “Böl, yönet” politikası 21. yüzyılda da geçerli. Eskiden bu işi Lawrence gibi sahaya inen ajanlarla yürütüyorlardı, bugün ise medya gücüyle, STK maskesiyle, vekil terör örgütleriyle yapıyorlar. Irak’ı parçaladılar, Suriye’yi harabeye çevirdiler, Libya’yı kabile savaşlarına mahkûm ettiler. Bugün hedefte İran var, yarın Türkiye sıradadır. Amaç açıktır: Ortadoğu’yu zayıf, bağımlı, kimliksiz ve birbirine düşman küçük devletçiklere ayırmak.

Bakınız, İsrail’in “güvenliği” bahanesiyle kurulan Batılı şer ittifakı, bir taşla birçok kuş vurmak istiyor. Hem Müslümanları birbirine düşürerek zayıflatacak, hem de yeraltı kaynaklarını talan edecek. Hem İslam dünyasını kendi gündeminden koparacak, hem de Kudüs davasını unutturacak bir strateji bu. Ancak esas sorun dışarıda değil, içeridedir. Müslümanlar bugün bölünmeye gönüllü, parçalanmaya hazır hale gelmişse; bu bataklıkta emperyalizmin değil, bizim gafletimizin izi vardır!

Bugün Yemen’de bir çocuk açlıktan ölüyorsa, Gazze yerle bir ediliyorsa, İran’da, Irak’ta, Suriye’de kardeş kanı akıyorsa, bunun sorumlusu sadece emperyalist Batı değildir. Bu zulmün ortağı; suskun kalan, mezhep ve kavim taassubuna gömülen, birbirine düşman kesilen Müslümanlardır. Arap, Türk, Fars, Kürt… Aynı kıbleye yönelip aynı Allah’a iman eden bir ümmet, nasıl oldu da birbirini boğazlar hale geldi?
Cevap acı ama nettir: İman ettik diyenler, kardeşlikten imtina etti.

Ey ümmetin evlatları! Mezhepçiliği dinin önüne koyanlar, etnik kimliğini İslam’ın üstüne çıkaranlar! Biliniz ki bu gafletin, bu suskunluğun hesabı ağırdır! Zalimlerin kurduğu sofrada onurla oturulmaz. Bugün olanlar sadece bir işgal değil, bir zihinsel teslimiyettir. Kalplerimiz parçalanmışken, haritaların bütün kalması mümkün mü?

Artık emperyalist oyunları deşifre etmenin ötesine geçmeliyiz. Bu milletlere gerçek bir uyanış çağrısı yapmak zorundayız. Mezhep farklılıklarını ayrılık değil, rahmet olarak görmek zorundayız. Ümmet bilinciyle düşünmeyen her birey, bu büyük ihanete katkı sunar farkında olmadan.

Bu yazıyı kaleme alırken, bir masa başı yazarı değil, bu topraklara defalarca gidip o acıyı yerinde yaşamış bir Müslüman olarak konuşuyorum. Ortadoğu’ya yaklaşık 50 kez giderek bölgeyi sahada inceledim. Bu gözlemlerim yalnızca bir köşe yazısına değil, yıllar süren bir çalışmaya dönüştü.

“Ortadoğu’yu Bölme İhtirası” adını verdiğim kitabım, bu acı gerçekleri belgeleyen ve ifşa eden bir çığlıktır. Emperyalizmin görünmeyen yüzünü, medya maskesini, vekil savaşlarını ortaya koyan bu eser, ümmete tutulmuş bir aynadır. Fakat yetmedi. Çünkü gördüm ki Ortadoğu yalnız değil; dünyanın tüm coğrafyaları benzer senaryolarla dizayn edilmeye çalışılıyor. Bu yüzden ikinci kitabım olan “Dünyada Dış Politika” eserini kaleme aldım. Bu kitapta sadece Ortadoğu değil, Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Latin Amerika’ya kadar küresel çıkar savaşlarının gerçek yüzünü ortaya koymaya çalıştım.


Her iki kitap da birer araştırma ürünü olmanın ötesinde, ümmete bir çağrı, bir uyanış vesikasıdır. Amacım yalnızca anlatmak değil, Müslümanlara ayna tutmak, uyanmalarına vesile olmaktır. Umarım bu satırlar, hâlâ kalbi atan yüreklerde yankı bulur.

Ey İslam coğrafyasının yöneticileri, kanaat önderleri, âlimleri ve halkı! Yeter artık! Ya birlikte dirileceğiz ya da teker teker yutulacağız! Sözde kardeşlik nutukları atıp, fiiliyatta ayrılık ekenlerin bu ümmete verecekleri hiçbir şey yoktur. Artık gafletten, hizipçilikten, koltuk ve çıkar düşkünlüğünden uyanmanın vaktidir!

Ortadoğu, Batı’nın satranç tahtası değil; ümmetin yurdu, şehitlerin kanıyla sulanmış kutsal bir emanettir. Kanla çizilmiş sınırlar değil, imanla kurulan kardeşlikler kalmalıdır. Düşman sadece dışarıda değil; içimizdeki korkaklıkta, suskunlukta ve menfaatçilikte saklanmaktadır.

Unutmayın:

Birlik olmadan dirlik yoktur.

Dirlik olmadan adalet yoktur.

Adalet olmadan İslam’ın izzeti olmaz!

 

Selam ve Dua ile,
            Zübeyt BOZKURT

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar