Saklanan Gerçek: İsrail İran’ı Vururken Suriye ve Barzani Hava Sahasını Kullanıyor!
Ortadoğu bir kez daha savaşın ve ihanetin kıskacında. İsrail'in İran’a yönelik son hava saldırılarında ortaya çıkan çarpıcı gerçek, bölgedeki kirli ittifakları ve geçmişte yapılan feci hataları da gün yüzüne çıkardı: İsrail uçakları, İran’ı vurmak için Suriye hava sahasını ve Irak’ın kuzeyindeki Barzani bölgesini kullanıyor.
İ srail’den havalanan savaş uçakları, önce Suriye hava sahasına giriyor. Irak sınırına yakın bölgelerde havada yakıt ikmali yaparak rotalarını Irak’ın kuzeyine, yani Barzani kontrolündeki bölgeye çeviriyor. Ardından bu bölgeden İran’a seyir füzeleri fırlatılıyor. Bu rota sayesinde İsrail hem riskleri azaltıyor hem de İran’ın hava savunmasını aşmakta ciddi bir avantaj kazanıyor. Bazı kaynaklar, İsrail uçaklarının zaman zaman doğrudan İran hava sahasına da girdiğini iddia ediyor. Bu bilgi doğrulanmasa da İsrail’in cüretkârlığı artık sınır tanımıyor.
Peki bu tablo nasıl oluştu?
Bir zamanlar “özgürlük” ve “bahar” sloganlarıyla kışkırtılan Suriye iç savaşı, bugün İsrail’in Ortadoğu’daki en stratejik kazancına dönüşmüş durumda. Suriye’nin parçalanması, merkezi otoritenin dağılması ve hava sahasının denetimsiz hale gelmesiyle birlikte İsrail, bu boşluğu ustalıkla doldurdu. İsrail artık Suriye semalarında rahatça uçuyor, İran’ı oradan hedef alıyor. Oysa biz yıllar önce "Suriye düşerse, İsrail yükselir" dediğimizde, bu gerçeği söyleyenlere vatan haini muamelesi yapılıyordu.
Bugün Suriye'nin yıkımı üzerinden anlatılan "fetih hikayeleri", aslında İsrail’in en büyük zafer hikayesidir. Ve bu zaferin temelinde ne yazık ki Türkiye'nin yanlış, mezhepçi ve inatçı dış politikası yatıyor. “Esad gidecek” inadına saplanan, “dışarıdan devrim” hayalleriyle hareket eden siyaset aklı, bölgeyi bir felakete sürükledi. O günler “zafer” gibi pazarlanırken bugün o zaferin ucu İsrail’in füzelerinde, hedefi ise İran’daki nükleer merkezlerde tecelli ediyor.
İhanet sadece burada bitmiyor. İsrail’e açık üs haline getirilen Irak’ın kuzeyi, yani Barzani yönetimi de bu denklemde kritik rol oynuyor. Uzun zamandır İsrail’le ilişkilerini gizlemeyen bu yapı, İsrail’e hem askeri istihbarat hem de lojistik destek sağlıyor. Ve Türkiye, tüm bu olan bitene rağmen suskun. Ne Suriye’deki işgalden, ne Irak’taki kirli iş birliklerinden ne de İran’a yapılan saldırılardan ders çıkaran bir irade görünmüyor.
Bugün İran hedefte, yarın kimin hedefte olacağını kimse bilmiyor. Çünkü Ortadoğu’da sınırlar değişiyor, iş birlikleri şekil değiştiriyor ama acıyı hep mazlum halklar çekiyor. Ve en trajik olanı da şu: İsrail, 1948’den bu yana en büyük askeri kazanımını elde etti. Hem de Müslüman ülkelerin birbirine düşürülmesi sayesinde.
Bu savaş sadece İsrail ile İran arasında değil. Bu savaş, geçmişte yapılan siyasi gafletlerin, mezhepçi hesapların ve kör ideolojilerin savaş alanına dönüştürdüğü bir coğrafyada herkesin yüreğine dokunan bir ateştir.
İsrail bugün İran’ı vuruyor ama kullandığı yollar Müslüman coğrafyadan geçiyor. Füzeler belki Tahran’a iniyor ama ihanetin gölgesi Şam’dan Erbil’e, oradan da Ankara’ya kadar uzanıyor. Bu tabloyu hâlâ görmeyen, hâlâ geçmişin hatalarından ders almayanlar varsa, onlar için söyleyecek tek söz kalıyor:
Bu sessizlik, bu gaflet ve bu vurdumduymazlık bir gün hepimizi yakacak.
HABERİ YAZAN
ZÜBEYT BOZKURT
0 Yorumlar